31 Aralık 2016 Cumartesi

Yeni yıl ruhu, yeni yıl kararları




Herkese iyi yıllar.

Dolabını tıka basa yiyecekle dolduranlara, şarapla kuruyemişini şöyle bir kenara koyanlara, akşam için fönünü çektirenlere, yeni rujunu deneyenlere, çocukları akşam erken mi yatırsak yoksa geç saate mi kalsa diyenlere, televizyonda bir program bekleyenlere, dışarıdan rezarvasyon yaptırmış ama iptal mi etsek diye kıvrananlara; herkese iyi yıllar.

Bence herkes bu akşam çok farklı düzey ve yüzeylerde günü anlamlandırabilir ancak ortak bir şeyde buluşalım derim.

Yeni yıl kararlarında!

Şimdi çok rutubetli bir plan gibi gelebilir bu ama gelin bi kulak verin sevgili sayınlar. Yeni seneyi kendisine konuk eden Ocak ayı yani January, önemli bir rehber olabilir bize. Bunun için geçmişe doğru bir uzayalım.

Roma. Romalılar o dönemlerde hiçbir kişisel gelişim çalışmasından ​haberdar değillerdi. Evet, kesin olarak değillerdi. Ancak yıl biterken, koskoca senenin hesabını tutarak yeni yıldan beklentilerini birbirlerine anlatmaya can atıyorlardı. Bu kararları sonunda tanrı Janus'a sunuyorlardı. Janus, January kelimesine ilham verdi. Bu tanrının önemli bir özelliği, iki yüzlü olmasıydı. Mecaz değil, gerçek iki. Yüzlerinden biri öne biri arkaya bakıyordu. Bu yüzler geçmişi ve geleceği temsil ediyordu. Bu hikayeyi okuduğumda kalp atışlarım hızlandı. Çok hoşuma gitti. Yeni yıl kararları, tarihte kişilerin kendi değişim çabaları dilden dile böyle mitlerle hikayeleştirilmişti. Çağ, dil, din, ırk, teknoloji, kapitalizm filan gibi şeyler fark etmeksizin insanlar yıl biterken değişmek istiyor- kararlar alıyorlardı. Bunlar hep daha iyi biri olmak içindi.

Yoksa yeni bir yıla girmek nedir ki? 27 Aralık ile 31 Aralık!ın ne farkı var ki? Hiç. Sadece anlamsız sayılar. Ama biraz sihir, minik bir heves, bol miktar hayal gücü ve ortalama bir çaba ile takvimde değişen sayılara hareket / bereket  katabiliriz.

Kararların ötesini görmek!

Belki de bu sene farklı bir şey yapıp çoğumuzda değişmeyen 'kilo vermek istiyorum' kararını aslında neden verip durduğumuzu, bu sarmaldan neden çıkamadığımızı keşfedebiliriz.

Neden kilo vermek istiyoruz? Sonunda ulaşılacak yer neresi bu kararla?

Daha çekici görünmek ve ilgi görmek?
Aşık olup evlenmek?
Daha hafif ve sağlıklı hissetmek?
Hastalıkları yenmek?
Okulda popüler ve havalı olmak?
Daha genç göstermek?
Kaliteli bir seks hayatı?

Gerçekten saplanıp kaldığımız kararlarımızı essahtan hangi amaç için veriyoruz? Doğru sebep ne?

Bu sene bir de bunu görsek, çok 'yeni' olur bence.

Hepimize iyi seneler.

Bu arada 2016'da neler yapamadık serisi başlatmıştım. Ancak Perşembe günü yaptığımız bir araba kazası yüzünden devamını getiremedim. Bu haliyle de takip etmek isteyenler ŞU ADRESE bakabilir.

Sevgiyle ve kuruyemişle selamlarım

22 Aralık 2016 Perşembe

Sosyal medyada hangi mesleksin?


'bugün de sosyal medyada çok rihannayım'



Uzun bir aradan sonra merhaba!

Hiç ara vermemişiz gibi, şuracıkta bir çene çalmaya geldim ben.

Sosyal medya socialmom adıyla bilinen Çağla bıdıbıdının haberiyle çalkalanıyormuş. Sosyal medyanın kendisi böyle söylüyor. Bu hanımcığız nasıl başardıysa sahte bir kimlik algısı oluşturmuş ve aslında olmadığı halde kendisini psikolog olarak ilan etmiş. Bu işi de ticari karşılığını alarak, faturalandırarak, manevi tatmin, ıslık, alkış, binbir takipçi, reklam tanıtım ve promosyonları da kaparak yaptığını düşünürsek, abonino zibino.

Şimdi ben işin yerden yere vurma kısmında değilim. Kimseye sinirlenecek enerjim yok. Merak ettiğim şu. Diyelim yakın arkadaşım, eşim, annem ya da teyzem olmadığı biri gibi davransa? Durduk yere ben vantroloğum diye onu bunu kandırmaya başlasa? Ya da sünnetçiyim, pipi kesebilirim filan dese? Yani işte herhangi bir yalan söylese, bunu ben onun yalan söylediğini bildiğim halde, gözlerime baka baka bunu sürdürse, o zaman ben üzülürdüm. Tüm hayatını böyle duyursa, televizyonlara uydurma kimliğiyle çıksa, daha da ileriye gidip bilirkişi yetkisiyle hasta insanları yönlendirse... Üzülürdüm. Bu durumu görmezden gelemezdim. Eşi olarak rahatsız olmıyım hadi.. Ya annesi olarak, babası olarak? İnsan hiç mi demez, kızım bak burada bir hata var, normal olmayan bir durum var. Sıkıntı var sıkıntı. Yalancılık var, kandırma var. Şş kızım bırak o telefonu da beni dinle. Hiç mi dememiş kimse bunları Çağla'ya?

Yakın bir süre önce sosyal medyayla ilgili bir eğitim gördüm. Hem ilgi alanıma giriyor hem de var olan sosyal medya yazarlık tecrübemi bir üst level'a taşımak-geliştirmek için istek duydum. Derslerde sosyal medya hakkında öyle kulisler yaptık ki, bir Black Mirror dizisi kadar olmasa da oldukça etkilendim. Sosyal medyanın gerçek hayatın sanal bir düzlemi olarak, basbaya var olmayan bir kimliği canlı kanlı yaşatabilecek paralellere sahip olduğunu biliyorum. Siz değil, 'sosyal medya' var diyorsa vardır. Bu bir gerçek.

Şaşırılacak şey sosyal medyada sahte kimlikler ve bunu sosyal medyadaki başkalarına yutturanlar değil. Şaşılacak şey, her şeyin üç boyutlu olduğu, zamanın yavaş ve imajsız aktığı gerçek hayatta yutturmak. Yakınlarımıza, ailemize yutturmak. Çocuğumuza, annemize yutturmak. Kendimize yutturmak.

Yoksa hepimiz sosyal medyada birer Batmaniz, hepimiz Anakin Skywalkerız, hepimiz Rihannayız.
Ben şahsen sosyal medyada tam bir fütüristiğim.
Ama gerçek hayatta hödüğüm.

Nağber?!